Mehmet Turgut'la İnsan-Portre Fotoğrafçılığı Üzerine

Foto Röportaj etkinliklerini paylaşmak için oluşturulmuştur.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Şahin Atar
Mesaj Panosu Yöneticisi
Mesajlar: 363
Kayıt: 10 Kas 2020 Sal 12:24 am
Konum: Eskişehir
İletişim:

Mehmet Turgut'la İnsan-Portre Fotoğrafçılığı Üzerine

Mesaj gönderen Şahin Atar »

Temmuz ayında gerçekleştirdiğimiz bu foto röportajımızı farklı portre ve insan fotoğraflarıyla ön plana çıkan genç nesil fotoğrafçılardan Mehmet Turgut’la Cezayir sokaktaki stüdyosunda gerçekleştirdik.
Resim
Mehmet Turgut kimdir? Fotografik geçmişinizden bahseder misiniz?
1919 yılında fotoğrafçılığa başlayan üçüncü sınıf fotoğrafçıyım ben. Zaten aile geleneği olan fotoğrafçılık nesilden nesile aktarılmış, aile bireyleri hangi işi yaparlarla yapsınlar fotoğrafçılığı öğrenmek zorundadırlar, böyle bir aileden geliyorum. Yıllarca babam Ahmet Turgut’la beraber çalıştım daha sonra Ankara’da bir dönem kendi ofisimi ve kendi stüdyomu hayata geçirdim. Zaman içerisinde bu ticari çalışmaları yaparken bir yandan kendimi yansıtabileceğim, iç dünyamı yansıtabileceğim fotoğraf çalışmaları yapmaya başladım. Bu yaptığım çalışmaları hiçbir zaman belli bir isim sahibi olmak, belli bir statü sahibi olmak, belli çevrelerde benimsenmek veya tanınmak için yapmadım. Sadece kişisel egolarımı tatmin etmek, kendimi iyi hissetmek, kendimi kötü hissettiğimde kendimi ifade etmek ve bir çığlık attığımda belkide daha fazla büyük kitlelere duyurmak için yaptım. Buda kendiliğinden bir süre sonra insanlar tarafından beğeni kazanmaya ve belli bir boyut kazanmaya başladı. Bu boyutu kazanması benim yaptığım bu çalışmalarda daha özgür olmamı ve kendimi daha az kısıtlamaya başladı. Çünkü insanların bana olan reaksiyonları, toplumun bana olan reaksiyonları, yurt dışı ve Türkiye’de açtığım sergilerde aldığım reaksiyonlar hep doğru orantıda, iyi orantıda olduğu için zaman içerisinde bende bununla paralel olarak kendimi açabildim ve insanlara belkide bundan üç sene önce çekip önlerine koyduğumda beni tutuklayabilecekleri veya beni sapık olarak niteleyebilecekleri fotoğrafları yavaş yavaş doğru bir yol izleyerek sevdirmeye başladım.

Fotoğrafı nasıl tanımlarsınız? Size neyi anlatıyor?
Fotoğraf başlı başına zaten bence bir sanat akımı. Hatta günümüzün en popüler sanat akımı. Resmin, müziğin, heykelin bir çok sanat akımının şu anda en tepesinde yerini aldı ve fotoğraf bir imparatorluk dönemi yaşıyor. Bu ne kadar gider, ne olur ne biter bilemiyorum ama benim için fotoğraf çokda ruhani bir durum diyemeyeceğim. Kadrajdan baktığım zaman dünyayı çok farklı görüyorum, acayip ilhamlar geliyor, akşam rüyamdan uyanıp vs. değilde daha çok hissediyorum. Her insan hisseder, sadece bazı insanlar hissettiklerini konuşarak veya başka bir eylemle dile getiremezler. Ben çok fazla hissettiklerimi dile getiremeyeceğim dönemlerde, ciddi hislerimi yani; birçok şeyi insanlarla, arkadaşlarınızla paylaşabileceğiniz ama toplumla, insanlarla paylaşamayacağınız hisleri dile getirmek istediğim zaman fotoğrafı bir araç olarak kullanırım. Nedir bu, örneğin çok kendimi kötü hissettiğimde, çok aşık olduğumda, çok depresif bir dönemimde, çok mutlu olduğum bir anda çok çok ama bunların çok fazla olduğu anlarda hemen fotoğraf makinasına sarılıyorum ve bu duyguları fotoğraflarıma yansıtıp bir şekilde insanların önüne seriyorum. Fotoğraf benim için bu.
Resim
Neden Fotoğrafçı olmayı tercih ettiniz? Ailenizin bu sanatı seçmenizdeki etkisi nedir?
Fotoğrafçı var fotoğraf sanatçısı var fotoğrafçı olmak zaten zorundaydım. Zaten işin özüne inersek çok haylaz bir çocukluk, hiperaktif bir çocukluk, liseyi bile paldır küldür ailesinin destek yapmasıyla bitirmiş bir adam. Her sorulduğunda; sen ne yapacaksın, büyüyünce ne olacaksın, niye ders çalışmadın, problem değil ben fotoğrafçı olacağım dedim. O yüzden çok da fazla seçeneğim, çok da fazla gideceğim bir kanal yoktu. Fotoğrafçı olacaktım, fotoğraftan iyi para kazanacağımı biliyordum. Para kazanacaktım ama hiçbir zaman kafamda fotoğraf sanatçısı olacağım, yeni bir fotoğraf akımının öncülerinden birisi olacağım, şu bu olacağım, sergiler açacağım felan gibi bir düşüncem yoktu zaten. İlk başlarda şimdi dediğim gibi kendi kendine gelişti ama ailemin tabiki bana katkısı; ışık anlamında, yaşadığım şartlar anlamında, babamın katı ve gerçekten disiplinli bir çalışma hayatı olması bunu bize birebir yansıtmasının benim fotografik hayatımda gerçekten disiplin anlamında, kültür anlamında çok fazla katkısı oldu.

Portre fotoğrafçılığı nedir? Neden portre fotoğrafçılığı?
Portre fotoğrafçılığı diye bir şey bence yok insan fotoğrafçılığı diye bir şey var. İnsanı portre de çekebilirsiniz, belinin aşağısını da çekebilirsiniz vs. İnsan fotoğrafçılığı olarak genelliyorum. Sadece portre fotoğrafı, portre fotoğrafçılığı diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. İnsan fotoğrafı çekmemin tek sebebi insan tanıdığım en karmaşık yaratık. İlk anda insandan daha karmaşık bir canlı yok. Çok değişik hayvanlar var, değişik kuşlar var, değişik timsahlar var, doğada bir çok canlı var değilmi? Sayısız böcekler vs. ama hiçbirisi insan kadar karmaşık bir yapıya sahip değil. Bu karmaşıklık her zaman beni çekiyor. Bir insandan alabileceklerimiz sonsuz. Çünkü bir insan bugün neyse yarın başından bir olay geçtiğinde başka birisine dönüşüyor, ertesi gün iyi bir şey yaşıyor ondan başka bir parça alıp yine değişiyor, iki üç farklı arkadaş edinip bambaşka biri haline gelebiliyor. Çünkü insan değişen bir varlık, değişen bir form ve o yüzden de sürekli insan çalışıyorum. İnsanı fotoğrafla çözümlemeye çalışıyorum, insanları fotoğrafla çözümlemeye çalışırkende insanların farklı huylarını ediniyorum insanlardan farklı şeyler alıyorum, farklı şeyler veriyor o yüzden de aynı zamanda insan çalışıyorum, o yüzden de portre çalışıyorum diyelim.

Fotoğrafçılığınızı geliştirmek için takip ettiğiniz yollar nelerdir? Fotoğrafla ilgili aldığınız eğitim ve kullandığınız teknikler nelerdir?
Eğitimden başlayayım. Herhangi bir eğitim almadım. Bu işin fotoğraf çekmek kısmında, bilgisayarda retouch yapma kısmında hep kendi kendime aşama kaydederek birşeyler yaptım. Herhangi bir akademik eğitim veya özel bir dernekte özel bir eğitim almadım. Ama özellikle dediğim gibi sürekli deneysel çalışmalar yaparak, sürekli fotoğraf çekerek, ışığı daha iyi kullanmaya çalışarak iyi bir noktaya geldiğimi düşünüyorum ve gideceğim nokta da bu doğru orantıda olacak çünkü hala araştırıyorum, hala farklı ışıklar, hala farklı açılar, hala farklı stüdyo düzenleri veya dış mekan düzenleri peşindeyim. Bu arayış olduğu sürece benim gelişimimi hiçbir şey engelleyemez. Tamam oturmuş bir tarz, bir üslup, bir dil var ama bu dilin gelişmesi dil üzerine hareketle farklı noktalara gidiş bu sayede gerçekleşecek.

Fotoğraflarınızda uyguladığınız dijital müdahale hakkında düşünceleriniz nelerdir? Her fotoğrafa dijital müdahale yapılmalımıdır? Hangi fotoğraflarda dijital müdahale kullanmak, hangilerinden kullanmamak başarılı neticeler getirir?
Fotoğrafa dijital müdahale yapmak zorunda değilsiniz. Fotoğrafa dijital müdahale yapmak yemek yemeye benzetiyorum. Bir gün Çin yemeği yersiniz, bir günde kebapçıya gidip yemek yeriz, bir günde gidip kendi yaptığınız basit bir makarnayı yersiniz. Şu fotoğrafa dijital müdahale yapılmalı, şu fotoğrafa dijital müdahale yapılmamalı diye bir şeyim yok. Prodüksiyon anlamında beni o kadar tatmin eden işler oluyor ki elimi bile deymeden direk paylaştığım, direk sergilediğim işler oluyor dergilere yaptığım. Ama bazı işlerde oluyorki prodüksiyon anlamında eksiklikler olabiliyor, aksaklıklar olabiliyor, tamamlamam gereken bir takım durumlar olabiliyor, ışık anlamında problemler yaşayabiliyorum fotoğraf çekim sahneleriyle ilgili vs. o zaman tabiki gerekli yerlerde gerekli müdahaleyi yapıyorum. Ama dediğim gibi keyfi durumlarda, işte bir fotoğrafı örnek veriyorum 100 farklı tonda görme şansımız var artık photoshop’ta fotoğraf bu noktada bir tercih meselesi. Fotoğrafı siyah beyazda görebilirim, sephia da görebilirim, renkli de görebilirim, hafif renkli, hafif gri, pembe, yeşil, mor neyse istediğim tonlarda görebilirim. Bu tercihler konusunda fotoğrafa en çok yakışan renk tonunu bulma anlamında bir müdahale yerinde olur bence.

Son dönemlerde yaptığınız çalışmalardan örnekler verirmisiniz?
Son dönemlerde içinden çıktığım depresif dönemin bana getirdiği, bana yaşattığı handikapların sonucu biraz depresif işler, biraz daha içinde acı olan işler yapmaya başladım. Çok da son dönem değil bu işler, geçtiğimiz beş aylık dönemde yaşadığım bir şeyin içsel yansıması. Bu anlamda insanlar zaman zaman bir rakama, bir rakamın size anlattıklarına, bir psikolojik duruma, bir depresif duruma kafayı takması ve bunun üzerine giderek veya bir objeye takarak olayı farklı boyutlara taşıyabiliyorsunuz ama dediğim gibi sanatçı için en acı olan bir şey girdiği depresif durumda aldığı eserlerin ona keyif vermesi eğer o depresif durumda sanatçı o eserlerden, çektim çok iyi oldu dediği anda o sanatçının o durumdan, o psikolojiden sıyrılması bir anda imkansızlaşıyor, zorlanmaya başlıyor. Ben burada çektiğim fotoğraflara bakıyorum tamam süper olabilir belki ama keşke, acaba o acıyı çekmeseydimde, o fotoğrafı çekmeseydim dedim. İşte bu klasik bir söylem vardır ya ne kadar acı o kadar sanat öyle bir şey yok. Tamam acı, sanat ama mutlulukta da sanat yapılabiliyor, başka psikolojik durumlarda da sanat yapılabiliyor.

Fotoğrafın görsel yanı hakkındaki düşünceleriniz? Görsellik fotoğrafın neresindedir? ne kadar önemlidir?
Görsellik benim için göreceli bir kavramdır. Bir Afrikalıya görsel gelen bir şey bir Japon’ya da yaşayan bir adama görsel gelmeyebilir. Fotoğrafın görselliği bence benim gibi tamamen değişken bir şey. Benim burada Türk motifleriyle yaptığım mesela bir iş veya burada bir halıcının Türk motifleriyle yaptığı bir halı Avrupadaki bir insana veya Amerika’daki yabancı uyruklu bir insana inanılmaz gibi gelirken biz halı gözüyle bakabiliyoruz. İşte bu görselliği ve değişkenliği anlatan bir örnek bence. Onun için şu fotoğraflar görseldir, bu fotoğraflar görsel değildir, göze güzel gelen görseldir, göze güzel gelmeyen görsel değildir diye ayırmak bence büyük saçmalık olur. Görsellik her zaman o yaşadığımız toplumun veya insanların yaşadıkları toplumların ekolojik, sosyolojik, psikolojik vs. ekonomik durumlarına bağlı olarak değişkenlik gösteren bir şey bence.

İnsan fotoğrafçılığı haricinde tercih ettiğiniz fotoğraf kategorisi var mı varsa hangi kategoriler?
Şu ana kadar hiç böyle bir şey düşünmedim. Aslında denemedimde. Bir ses beni doğaya doğru itmiyor veya hiçbir ses beni makro fotoğraf çekmek için veya herhangi bir şey yapmak için itmiyor. Mükemmel doğa fotoğrafları görüyorum, mükemmel peysaj fotoğraflar, mimari fotoğraflar görüyorum inanılmaz şeyler görüyorum ama hiçbir şekilde beni buna itmiyor ama ben bunu hayatım boyunca yapmam diye bir şey söylemiyorum belki yapabilirim ama şu an için insan dışında bir şey çalışmayı düşünmüyorum düşünmedim de.

İnsan fotoğrafçılığıyla ilgilenen ya da yeni başlayanlara başarılı olabilmeleri için ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Özellikle teknik konulardan bir takım şeyleri hallettikten sonra derneklerde, okullarda vs. bir anda cahilleşmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu cahilleşme sürecini bir yobazlaşmak değil yaptığı iş beyninin temizlenmesi anlamında cahilleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendini cahilleştirebilen bir adam çok fazla gördüklerinden etkilenmeyen bir adam olursa o zaman kendisinin içindeki, kendi beynindeki şeyleri daha rahat ifade edebilecek, daha rahat insanlara sunabilecek, kendisini daha iyi ifade edebilecek bir biçime girecek. Eğer bu anlamda cahilleşemezse genç fotoğrafçı bu sefer gördüğü her şeyden bir feyiz, kopya bir görüntü alıp onları bir şekilde sentezleyip o zaman mutasyona uğramış bir yaratık şeklini alacak. Bu anlamda bir kolu bir fotoğrafçıdan olacak, bir kolu bir fotoğrafçıdan olacak, kafası bir fotoğrafçıdan olacak, gövdesi de atıyorum bir fotoğrafçıdan olacak ne oldu? bir bacağı kendine ait olsa ne yazar ki. Bütün parçaları farklı farklı fotoğrafçının parçaları. Ama tümünde farklı bir forum olursa o zaman o cahilliği birleştirip iş bitmiş demektir.

Ekipman, çekilen fotoğrafta veya insan fotoğrafçılığında ne kadar önemlidir?
Ekipman her zaman önemlidir ama bir o kadar da önemsizdir. Ekipman ne için önemlidir? Detay için, çözünürlük için, iyi bir film, doygunluk için, asası yüksektir, değişik bir kart vs. ama bunun hepsinin bir çuval dolusu araç olarak görüyorum. Scanner, bilgisayar, fotoğraf makinası, kompakt kart, örtücü filmler, film banyoları, kart banyoları, kart baskı makinaları vs. bunların hepsi bir çuval dolusu araç, sadece görüntüyü elde edebilmek için kullandığımız birer araç. Önemli olan neyi düşündüğümüz ve kağıda neyi yansıttığımız. Bunu nasıl yansıttığımız, hangi kağıda yansıttığımız, hangi objektifle yansıttığımız, hangi mekanda yansıttığımız, hangi flaşı çaktığımız, kaç metreden çaktığımız bunlarda bence çok önemli değil, hatta hiç önemli değil. Önemli olan kağıda ne yansıttığımız. Eğer siz dünyanın Hasselblad, H3D’ler, Bacgrond ışıklar, saniyenin 1/1600’inde fotoğraflar çekecek bir ekipmana sahipsin ama beyninde nokta kadar fikir yok. Sen istediğin kadar teknik bil, istediğin kadar büyük ekipmanlara sahip ol, çektiğin fotoğraf beş para etmeyecektir. O anlamda da Ara Güler’in bir lafı var o anlamda ona çok değer veriyorum. Çok kötü fotoğraf makinaları çok iyi fotoğraflar, çok iyi fotoğraf makinaları çok kötü fotoğraflar çekebilir diye. Bu anlamda çok katılıyorum ustaya. Bence sadece araç.

Çalışmasını yaptığınız konuyla nasıl bütünleşiyorsunuz? Bu çalışmayı yapmadan önce ne gibi bir ön hazırlık yapıyorsunuz?
Benim çalışmalarım genelde ikiye ayrılıyor. Üçe ayrılıyor ama ticari olanları saymıyorum. Bir kısmı deneysel bir kısmı proje bağlamında. Şimdi deneysel yaptığım işler; ışığı denemek için, odağı denemek için hatta eğlenmek için yaptığım işler, fotoğraf çalışmaları ama onun dışında o deneysel çalışmaları yaparken ve bahsettiğim gibi dengeyi bozan ve benimseyen, dengeleyen unsurlarında dahil olduğu birşeyler olduğunu hissettiğim anda o sol taraftan deneysel olan şeyin sağ taraftan gelen proje bağlamında bir anda monte edip ondan sonra ortaya kompleks seri bir çalışma çıkartabiliyorum ama bu senede taş çatlasın beş kere veya on kere oluyor. Allah’ın günü fotoğraf çeksem bu beş veya onu geçmeyecektir. Deneysel fotoğrafları çekmeden de kendine hem ışık anlamında, hem birçok anlamda geliştiremeyeceğin için aklına bir proje geldiğinde nerden alıpta oraya monte edeceksin. Aklına bir proje geldi sen onun alt yapısına yakın veya alt yapısına bir şey yapmamışsın. Sürekli insanların bulunduğu fotoğrafları çekip onların arasından işte bu benim aklıma gelen projeye çok uygun bir insan, bunu böyle hissedip onu alıp bir anda sol taraftan sağ tarafa getirip birleştirme şansın var. Tutupta aklıma bir proje geldi ben bu projeyi hayata geçirmek istiyorum evet arkadaşlar toplanın bir tanede model bulun gelin böyle böyle bir şey yapıyoruz varmısın? varım tabi sen Mehmet Turgut’sun seninle süper olur böyle bir şey deyip geçeceksin stüdyoya çekeceksin 1000 kadar mesela, 1000 kare içinde bir tane yok neden çünkü onu çekeceğin adam o konuya uyun değil, senin o anki durumun ona uygun değil, sen onun önceden bir çalışmasını, eskizini yapmamışsın ne oldu sonuç berbat.

Sizi etkileyen fotoğrafçılar kimlerdir? Yeni çalışmalarınızda esinlendiğiniz, fotoğraf, fotoğrafçı veya kaynaklar var mıdır?
Beni açıkçası etkileyen fotoğrafçı babamdır. Babam sanat fotoğrafı çekmedi. Sadece onun babamın, fotoğrafa bakış disiplini etkilemişti yıllarca. Bu yüzden de hep işi ticari de yapsa, her zaman bir basamak, bir basamak, bir basamak 47 doğumlu 75 yaşında ve halen yükseliyor, bu anlamda hiçbir problem yok. Babam beni çok etkilemiştir keşke bende onun yaşına geldiğimde o süratde işime devam edebilsem diye düşünüyorum. Dünyadan mesela Yolsalbay söyleyebilirim. Neden Yalsolbey diyeceksin? Çünkü Yalsolbey hiçbir zaman şuna bakmamış. Acaba şu fotoğrafı çekersem insanlar bana ne der, acaba bu benim işlerimi etkiler mi, acaba bu benim aile hayatımı etikler mi, acaba bu cumhuriyetteki insanların bana kötü bakarlarmı, hiçbir zaman bunları düşünmemiş, gayet net, gayet korkusuzca, bu anlamda gayet cahilce olayların üstüne gidip fotoğraflarını çekmiş. Bunu günümüzde kim yapıyor? Erwin Olaf yapıyor tabiki. Erwin Olaf’ta ne yapıyor. Yine hiçbir şekilde kim ne der, kim ne yapar, acaba ben böyle fotoğraf çekersem ayıp mı olur, benim işlerimi kötü yönde etkiler mi, diye düşünmeden fotoğraf çekiyor. Bu özellikleri fotoğraf çekme özelliklerinden olmaz ama ben bu tarz fotoğrafçılardan etkileniyorum. Kaynak dersek de çok fazla kitap okuyan bir adam değilim ama fotoğrafla ilgili dışarı çıktığımda gözüme çarptığı zaman ne varsa alıyorum, bakıyorum. Fotoğrafçı olunca insan alacağı kitaplarda fotoğrafla ilgili şeyler oluyor genellikle.

Çalıştığınız takım hakkında (ekip üyeleri) bilgi verir misiniz?
Ankara’da çalıştığım ve standart bir şey yoktu ama hep yanımda olan Burak Tuncer, aynı zamanda kuzenim ve o da Amcam Fikret Turgut’un torunu oluyor, aslında dördüncü nesil fotoğrafçı onunla zaten bir abi kardeş ilişkisi içerisinde çokda yüzeysel konulara takılmadan beraber yol alıyoruz. Onun dışında Adil Aktaş var çektiğim albüm kapaklarını ve çektiğim film afişlerini tasarımları ona aittir. Genç, dinamik, hayatta çeşitli sıkıntıları olmayan, geleceği görebilen adamlarla birarada çalışıyorum. Geçtiğimiz dönemlerde birçok insanlarla çalışma gafletinde bulunduğum için artık kendime benzeyen insanları etrafımda topluyorum. Kendime benziyende aslında şu; daha nötr, daha problemsiz, olaylara daha doğrudan bakabilen ve bu işin Türk insanında olan işçilik, şunlar bunlar, o tarz havalara girmeyecek insanlarla bir arada olmayı seçtim. O yüzden de etrafımda çok fazla insan yok. Sadece iki tane genç, dinamik, süper adam onlarda devam ediyorum.

İleriye dönük projeleriniz nelerdir? Bugüne kadar ne kadarını başarabildiniz?
İleriye dönük projelerim; daha kompleks işler, daha kalabalık işler, benim bu güne kadar yaptığım işlerin, bana açtığı patikada yürüyebileceğim işler, bunun yanında zaten şu güne yaptığım işleri otuzbir yaşıma girdim yapacağım işlerim bir önizlemesi olarak tabir edebilirim. Bu önizlemeler doğrultusunda söyleyebileceğim daha kompleks, ifade anlamında, şekil anlamında daha gerçeğe yakın ve belkide bazı anlamlarda insanları daha az rahatsız edebilecek işler ama belkide benim açtığım yol gerçekten sağlam bir yoldur, yıllarca devam edecektir ve bu yapacağım işler çokta insanları rahatsız etmeyecektir, hatta ufuklarını açacaktır, hep beraber ufkumuzu açacaktır.

Kurgusal fotoğraf nedir? Belli kuralları var mıdır?
Kurgusal fotoğraf nedir? Kurgusal fotoğraf, fotoğrafçının A’dan Z’ye herşeye hakim olması gereken hiçbir şekilde hata kaldırmayan bir fotoğraf branşıdır. Mesela fotoğraf çekerken arkada bir tane priz duruyorsa o prizden fotoğrafçı sorumludur. Yüz tane modelin fotoğrafını çekerken doksandokuz tanesi iyi poz vermiş bir tanesi kötü bakmışsa veya gülüyorsa o fotoğrafçının her zaman sorumluluğu altında olan bir şeydir. Her şeyden siz sorumlusunuz. O anlamda aslında en zor fotoğraf branşlarından bir tanesi. Mesela belgesel fotoğrafta Taylandlı adamı çekerken o adamın çokda fazla net olmasını kimse beklemez veya bir doğa fotoğrafı çekerken ordaki doğa şartlarının getirdiği durumdan kaynaklanan bir durumu kimse çokta kale almaz ama kurgusal fotoğraf dediğiniz zaman bu tarz problemlerin hiçbirini kaldırmayacaktır. Ondan dolayı çok zor bir fotoğraf branşı. Kurgu zaten adı üzerinde hayatın kendisi başlı başına bir kurgu, hayatını kurgu olarak görebilen ve bunu hayatına yansıtabilen bir fotoğrafçı varsa bu fotoğrafçı zaten ister istemez kurgu fotoğrafçısı oluyor. Bunu da böyle nitelendiriyorum.

Aldığınız ödüller ve katıldığınız sergilerden örnekler verebilir misiniz?
Hepsini saymayayım ama başlıcalarını söyleyeyim. Avusturya Super Circuit iki yıl üst üste katıldım ve toplamda beş tane olması lazım altın madalya kazanmıştım portre ifade vs. bir tane de bronz kazandım. Balcan Photography Contest fotoğraf yarışmasında gümüş ve onur madalyası kazandım. Amerika fotoğraf federasyonunun onur ödülünü kazandım. Türkiye’de Kültür Bakanlığına ait, Cem Boyner’in yarışmaları vs. bir çok yarışmalarda birincilik ödüllerim var. Ama bu aldığım ödüllerde bana yapabileceği tek bir katkı var oda biraz daha motivasyon, biraz daha çeşitli çevrelere, çeşitli insanlara kendini ve bakışını duyurabilmek. Yoksa ödülleri aldım ben artık fotoğrafçıyım diye bir şey yok. Ben daha hala fotoğraf öğreniyorum, daha çok fotoğraf çekeceğim, daha çok fazla yol alabilirim, almayabilirim ama bahsettiğim gibi bunlar sadece beni motive eden yürüdüğüm yolda biraz daha vites arttıran durumlar.

Foto röportajımız için söylemek veya eklemek istediğiniz bir konu varmı varsa paylaşır mısınız?
Çok eklemek istediğim bir şey yok çünkü, çok düzgün, çok güzel sorularla gerçekten hazırlanarak gelmişsin sadece teşekkür etmek istiyorum. Bu güzel platformda, bu güzel röportajın için buraya kadar yorulup gelmen benim için ayrı bir incelik ben sadece teşekkür etmek istiyorum.
Ben teşekkür ederim, katıldığın değerli bilgilerini paylaştığın için herşeyin gönlünce olması dileğiyle FotoEtkinlik okuyucuları ve ziyaretçileri adına da teşekkür eder başarılarının devamını dilerim.

FotoRöportaj fotoğrafları için lütfen https://fototiryaki.com/thumbnails.php?album=34 linkine tıklayınız.
Mehmet Turgut Portfolyolar https://fototiryaki.com/thumbnails.php?album=84

Mehmet Turgut’un internet site linkleri
http://mehmetturgut.com/
http://mehmeturgut.deviantart.com/

Foto Röportaj tarihi: 25 Temmuz 2008
Saygılarımla...
FotoTiryaki Fotoğraf Paylaşım Sitesi ve Forumu
https://fototiryaki.com
Cevapla